Borçlunun Haline Münasip Evinin Haczedilmezliği

BORÇLUNUN HALİNE MÜNASİP EVİNİN HACZEDİLMEZLİĞİ*

Haciz konusunda genel kural, borçlunun malvarlığı değerine sahip olan her şeyinin borç için hacze konu olabilmesidir.[1]Ancak borçlu ve ailesini yoksulluğa düşürmemek ve kamu düzenini korumak düşüncelerinin yanında onları devletin sosyal yardımına muhtaç bırakmamak amacıyla borçlunun malvarlığı değerine sahip bazı mal, alacak ve haklarının haczedilemeyeceği öngörülmüştür.[2] İcra İflas Kanunu’nun 82. maddesi haczi caiz olmayan mal ve hakların neler olduğunu tahdidi olarak belirlemiştir. Bunlardan biri de söz konusu kanun hükmünün ilk fıkrasının 12. bendinde düzenlenen borçlunun haline münasip evidir.

I.HALİNE MÜNASİP EV KAVRAMI

Ev ile kastedilen, yerel geleneklere göre mesken(konut) olarak kullanılmaya elverişli yerlerdir.[3] Bağımsız ev, kat mülkiyeti, barınak, bağ evi buradaki ev tabirine dahildir.[4] Haline münasip ev kavramından ise borçlunun mali ve sosyal mevkii ile borçlu ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamaya asgari şartları haiz bir meskeni anlamak gerekecektir.[5] Bir meskenin borçlunun haline münasip olup olmadığı, borçlunun aylık geliri, sosyal statüsü, aile fertlerinin sayısı itibarıyla küçük veya büyük bir eve olan ihtiyacı gibi veriler dikkate alınıp incelenerek tespit edilmelidir.[6] Örneğin borçlunun mevcut mali durumuna uymayan ve durumuna göre fazlaca lüks olarak nitelendirilebilecek meskeni haline münasip evi olarak kabul edilemez.[7]

Yargıtay kararlarında bu konuyla ilgili olarak makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu unsurları içeren bir meskenin dışındaki yerlerin maddede öngörülen amaca aykırı olacağı ve borçlunun görev ve sıfatının da kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmeyeceği belirtilmiştir.[8]

Borçlunun haczedilmezlik iddiası incelenirken ailesinin durumu da göz önüne alınmalıdır. Yargıtay -bizce de isabetli olarak-  buradaki  aile teriminin geniş anlamda olduğunu, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, borçlunun bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsayacağını belirtmektedir.[9] Hatta Yargıtay verdiği bir kararında borçlu ile aynı çatı altında yaşayan ve borçlunun bakmakla yükümlü olduğu kişilerin tespitinin de yapılması gerekirken bu araştırma yapılmadan haline münasip evin belirlenmesini isabetsiz bulmuştur.[10]

Yargıtay, İİK m.82/3 doğrultusunda haczedilen yerin kıymeti, borçlunun ailesi ile barınmak zorunda olduğu meskeni temin etmesi için gerekli bedelden fazla ise haczedilen yerin satılmasına karar verilip satış bedelinden haline münasip evi temin edebileceği bir miktarın borçluya bırakılması ve kalanının alacaklıya ödenmesi gerektiğine hükmetmiştir.[11] Söz konusu kararda asıl olanın borcun ödenmesi olduğu ve borçlunun mutlaka meskeniyet şikâyetinde bulunduğu semtte veya o yere yakın semtte meskeninin bulunmasının zorunlu olmadığına da değinmiştir. Böylece borçlu sosyal durumuna uygun daha mütevazi semtlerde ikamet edecektir.

Borçlunun haline münasip evi kavramına niteliği itibarıyla yıkık bir bina dahil olabileceği gibi yaşamaya elverişli olup olmaması da önemli değildir.[12] Aynı zamanda bu evin tapuda kayıtlı olması da gerekmez.[13] Borçlunun tapu sicilinde sadece arsa olarak görünen taşınmazı üzerine hacizden önce inşa ettiği evi de haczedilmezlik iddiasında bulunmaya elverişli olabilir.[14] Bu hususla ilgili olarak KURU borçlunun hacizden önce inşaatına başlamış ve fakat haciz anında henüz tamamlanmamış olan evinin de kendisine mesken olarak bırakılmasını isteyebileceğini belirtmektedir.[15]

Meskeniyet iddiası kural olarak tek bir bakımından olsa da tek bir ev borçlunun ailesiyle birlikte gereksinimini karşılayamayacak olursa birden fazla ev hakkında da meskeniyet iddiasında bulunulabilir.[16]

Haczedilmezlik iddiasında bulunabilme mutlaka borçlunun oturduğu eve ilişkin olmak zorunda değildir. Borçlu evini kiraya vermiş ve başka bir evi de yoksa kiradaki ev veya bu evin kira bedeli haczedilemez.[17]

Borçlu bir ev veya apartmandaki paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti payı hakkında da haczedilmezlik iddiasında bulunabilir.[18]

II. MESKENİYET İDDİASININ İLERİ SÜRÜLMESİ

Haciz sırasında meskeniyet iddiasında bulunulan evin haczedilmezlik niteliğine sahip olup olmadığının tespiti hususunun icra müdürünün yetki alanına girip girmediği öğretide oldukça tartışılmıştır. Yargıtay ve öğretide bazı yazarlar[19] icra müdürünün bu konuda takdir yetkisi bulunmadığını savunurken bazı yazarlar[20] ise icra müdürünün borçlunun haline münasip olduğunu iddia ettiği evini haczetmeden önce onun bu niteliği haiz olup olmadığını belirlemesi gerektiğini ifade etmekte idi. Ancak kanun koyucu İcra ve İflâs Kanunu ‘nda  yaptığı 6352 sayılı kanun değişikliği ile bu tartışmaya son noktayı koymuştur. İİK m.82’ye  eklenen 4. fıkra ile bir malın veya hakkın haczedilip edilemeyeceğine haczi yapan icra müdürünün karar vereceği kuralı getirilmiştir. İcra müdürü haline münasip olduğu iddia edilen evin bu niteliğe sahip olup olmadığını değerlendirecektir. İcra müdürü İİK m.8/2 gereğince verdiği kararı gerekçeli olarak tutanağa yazacaktır.

İcra müdürü borçlunun haczedilemeyeceğini iddia ettiği evi haczederse, borçlu icra müdürünün haciz kararına karşı şikayet yoluna başvurabilir. Bu şekilde icra müdürünün takdir yetkisini yerinde kullanıp kullanmadığı icra mahkemesi tarafından denetlenmiş olacaktır.

Borçlunun haline münasip olduğunu iddia ettiği evinin haczedilmesi durumunda başvuracağı şikayet yolunun herhangi bir süreye tabi olup olmadığı hususu öğretide tartışılsa da genel olarak bu yolun yedi gün içerisinde kullanılması gerektiği kabul edilmektedir. Yedi günlük şikayet süresi haczin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Borçlu haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayette bulunmazsa haczedilmezlik iddiasından vazgeçmiş sayılır. Fakat borçlunun meskeniyet iddiasından vazgeçmiş sayılması, yalnız o icra takibi içindir, borçlu başka takiplerde meskeniyet iddiasını ileri sürebilir.[21]

Ancak borçlunun haline münasip evinin haczedilmezliği hükmünün arkasında kamu düzeni düşüncesi yattığından buna ilişkin şikayetin de süreye tabi olmaması gerektiği görüşü[22] kanımızca daha isabetlidir. Nitekim bu kısa sürenin kaçırılması halinde borçlunun asgari yaşamını sürdüremez bir duruma sokulması insan onuru ve kamu düzeni fikri ile bağdaşmamaktadır.

Meskeniyet iddiası ile yapılan haciz işlemine karşı şikayet hakkı sadece takibin borçlusu tarafından değil meskende yaşayan diğer aile üyeleri tarafından da kullanılabilir.[23] Zira haczedilmezlik müessesesi yalnızca borçluyu değil aynı zamanda ailesini de korumak için getirilmiştir.[24] Dolayısıyla borçlunun ailesinin de şikayet yoluna başvurmakta hukuki yararının olduğu kabul edilmelidir. Ancak Yargıtay aksi görüştedir.[25]

III. ŞİKAYETİN İNCELENMESİ HUSUSU VE İKAME İLKESİ

Şikayet icra mahkemesi tarafından incelenip karara bağlanır. Bu amaçla keşif ve bilirkişi delillerine başvurulacaktır. Bilirkişi hem haczedilen evin değerini hem de borçlunun haline uygun bir evi ne kadara alabileceğini tespit eder. Borçlunun ailesi ile birlikte barınması için zorunlu olan evin teminine gereken bedel, haczedilen  yerin değerinden az ise taşınmaz satılıp satış bedelinden haline münasip ev alabilmesi için gerekli miktar borçluya verilir. Kalan miktar ise alacaklıya verilir (İİK m.82/3). Kanun koyucu burada aslında haczedilmez olarak kabul edilen evin aynı amaca hizmet edecek, daha mütevazi bir ev ile değişmesini amaçlamakta, borçluya bunu edinebilmesi için para bırakılmasını kabul etmektedir.[26] Buna öğretide “ikame ilkesi” adı verilmektedir.

Türk hukukunda iş, aile durumu, sağlık ve hatta duygusal nedenlerin ev seçiminde rol oynadığı dikkate alınarak borçluya belli bir evin verilmesi koşuluyla borçluya ait evin haczedilip paraya çevrilmesi ve elde edilecek paranın tümümün alacaklıya ödenmesi caiz görülmemiştir.[27] Bunun yerine borçlunun evi satılıp ona haline münasip bir ev alabileceği kadar para bırakılması ve kalanının da alacaklıya verilmesi isabetli olarak öngörülmüştür.

Yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda borçlunun haline münasip bir ev alabilmesi için gerekli bedel ile haczedilen evin değeri arasında çok az fark bulunması halinde şikayetin kabulüne ve haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekir.[28]

IV. HACZEDİLMEZLİKTEN FERAGAT VE İPOTEK TESİSİNİN   ETKİSİ

İcra ve İflas Kanunu’nun 83/a maddesine göre borçlunun haline münasip evinin haczedilmezliğinden feragat ettiğine dair önceden yapılan anlaşmalar geçersizdir. Zira borçlu böyle bir anlaşmanın ona getireceği sakıncaları önceden öngöremeyecektir.[29] Kanun koyucu bu sebepledir ki borçluyu kendisine karşı korumak düşüncesindedir.[30] Ancak borçlunun haciz sırasında veya hacizden sonraki bir dönemde haline münasip evinin haczedilmezliğinden feragat etmesi mümkündür. Bu feragat açık bir şekilde yapılabileceği gibi yukarıda açıkladığımız üzere[31] şikayet hakkının süresi içerisinde kullanılmaması suretiyle zımni olarak da yapılmış olabilir.

Evinin haczedilmezliğinden feragat eden borçlunun sonradan iflas etmesi halinde borçlu iflas masasına karşı da evinin haczedilemeyeceğini ileri süremez.[32]

Evini bir alacaklısına ipotek etmiş olan borçlu ipotek alacaklısına karşı meskeniyet iddiasında bulunamayacaktır.[33]

Yargıtay’ın bazı kararlarına göre, evini bir alacaklısına ipotek etmiş olan borçlu, bununla diğer bütün alacaklılarına karşı da meskeniyet iddiasından önceden zımnen feragat etmiş sayılır.[34] Ancak öğretide birçok yazar[35] Yargıtay’ın bu görüşüne katılmamaktadır. Katılmamalarına gerekçe olarak ise İİK m.83/a’yı göstererek haczedilmezlik sıfatından haciz tarihinden önce yapılacak peşin bir feragatin geçersiz olduğunu belirtmektedirler. Yine bu görüşe göre evini ipotek eden borçlunun haczedilmezlik iddiasından feragat ettiği kabul edilse bile bu feragat sadece ipotek alacaklısına karşıdır.[36] Bizce de  öğretideki bu görüşün gerekçeleri isabetlidir. Nitekim borçlunun belirli bir alacaklıya karşı meskeniyet iddiasından feragat etmesi başka alacaklılara karşı da meskeniyet iddiasından feragat ettiği anlamına gelmez.

Bununla birlikte Yargıtay haciz tarihinde ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde ev üzerindeki ipoteğin tapu kaydından terkin edilmemiş olmasının meskeniyet iddiasında bulunmaya engel olmayacağına hükmetmiştir.[37]

Yine Yargıtay sosyal amaçlı olarak verilen kredilerin teminatını oluşturan ipotekler açısından ipotek alacaklısına karşı meskeniyet iddiasında bulunulamayacağı kuralından ayrılmıştır. Yargıtay’ın bu yöndeki kararlarına göre[38] borçlunun üzerinde ipotek tesis ettirdiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden (mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi) olması gerekir. Buna “zorunlu olarak kurulan ipoteğin haczedilmezlik şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi” denilmektedir. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, haciz tarihi itibariyle ipotek borcunun ödenmemiş olması halinde meskeniyet iddiasında bulunmaya engel olur.

Borçlunun satıcıdan aldığı evin satış bedelinin bakiyesini temin için satıcı lehine evi üzerinde ipotek tesis etmiş olması Yargıtay’a göre diğer alacaklılara karşı da haczedilmezlikten feragat etme anlamına gelmez.[39]

Dolayısıyla üzerinde ipotek tesisi bulunan ev hakkında meskeniyet iddiası incelenirken ipoteğin mahiyeti, verilme nedeni, ipoteğe ilişkin borcun ödenip ödenmediği hususları mutlaka tespit edilmelidir.

İpoteğin muris tarafından konulması durumunda mirasçıların alacaklıları bu taşınmaza haciz koyduramayacaklardır çünkü mirasbırakanın ipotek nedeniyle evin haczedilemezliği iddiasından vazgeçmesi mirasçıları etkilemeyecektir.[40]

V. TMK m.893 VE BORCUN SATIŞ BEDELİNDEN DOĞMASI

İcra ve İflas Kanunu m.82/2-c.1’in saklı tuttuğu TMK m.893’e (743 sayılı MK m.807’nin karşılığı) göre bu maddede üç bent halinde sayılanlara karşı borçlu meskeniyet iddiasında bulunamaz. Söz konusu madde hükmüne göre satıştan doğan alacağı için satılan taşınmaz üzerinde satıcılar, elbirliği ortaklığına giren taşınmazlarda paylaşmadan doğan alacakları için birlikte mirasçı olanlar veya diğer elbirliği ortakları ve bir taşınmaz üzerinde yapılan yapı veya diğer işlerde malzeme vererek veya vermeden emek sarf ettikleri için malzeme ve emek karşılığı olarak malik veya yükleniciden alacaklı olan alt yüklenici veya zanaatkârlar alacakları kanuni ipotek hakkı ile temin edilen alacaklılardır. Dolayısıyla bu alacaklılar borçlunun haline münasip evinin haczedilip satılmasını isteyebilir.[41]

Ayrıca İİK m.82/2-c.2’ye göre m.82/1-b.2, 3, 4, 5, 7 ve 12’de düzenlenen istisna “borcun bu bentlerde belirtilen eşya bedelinden doğmaması haline münhasırdır.” Bahsettiğimiz hükme göre borç, haline münasip evin bedelinden kaynaklanmıyorsa evin haczedilmezliği söz konusu olabilecektir. Yani esasen haline münasip ev borçlunun kendisine ait ise ancak o zaman haczedilmeyecektir.[42] Buna karşılık borçlu haline münasip evi alacaklıdan peşin almamış olup evin bedelini de daha sonra ödememişse (yani alacak evin satış bedelinden doğmuş ise) alacaklıya karşı evin haczedilemeyeceğini ileri süremez.[43]

 Borç, evin satış bedelinden doğmuş değilse borçlu alacaklıdan ödünç aldığı para ile o evi satın almış olsa bile evinin haczedilmezliğini ileri sürebilir.[44]

 

 

KAYNAKÇA

AKİL, Cenk , "YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA HALİNE MÜNASİP EVİN HACZEDİLMEZLİĞİ (MESKENİYET) İDDİASI (İİK m. 82/12)", Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2011, Cilt:60, Sayı:4, s.775-808

ARSLAN, Ramazan / YILMAZ, Ejder / TAŞPINAR AYVAZ, Sema, vd. , İCRA ve İFLÂS HUKUKU, 5.Basım, Yetkin Basımevi, Ankara, 2019

KURU, Baki, İCRA ve İFLAS HUKUKU EL KİTABI, 2.Basım, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013

KURU, Baki, "HACZİ CAİZ OLMAYAN ŞEYLER", Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl: 1962, Cilt:19, Sayı:1, s.277-326

ÖNDER ÖZBAKIR, Senem, “BORÇLUNUN HALİNE MÜNASİP EVİNİN HACZEDİLEMEMESİ (Meskeniyet İddiası-İİK.m.82/12)”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010

POSTACIOĞLU, İlhan E. / ATALAY, Sümer, İCRA HUKUKU ESASLARI, 5.Basım, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2010

ÜSTÜNDAĞ, Saim, İCRA HUKUKUNUN ESASLARI, 8.Basım, Yazarın Kendi Yayını, İstanbul, 2004

YALÇIN, Mehmet, İCRA VE İFLAS HUKUNDA MESKEN HACZİ,  Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009

 


* Aslıhan YILMAZ, 162000022

[1] KURU, Baki, "HACZİ CAİZ OLMAYAN ŞEYLER", Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,

  Yıl: 1962, Cilt:19, Sayı:1, s.277

[2] KURU, 1962, s.278

[3] KURU, Baki, İCRA ve İFLAS HUKUKU EL KİTABI, 2.Basım, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013

[4] AKİL, Cenk , "YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA HALİNE MÜNASİP EVİN  

  HACZEDİLMEZLİĞİ (MESKENİYET) İDDİASI (İİK m. 82/12)", Ankara Üniversitesi Hukuk  

  Fakültesi Dergisi, Yıl:2011, Cilt:60, Sayı:4, s.778

[5] ÖNDER ÖZBAKIR, Senem, “BORÇLUNUN HALİNE MÜNASİP EVİNİN

  HACZEDİLEMEMESİ (Meskeniyet İddiası-İİK.m.82/12)”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Kadir Has

  Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010, s.6

[6] AKİL, 2011, s.779

[7] ÖNDER ÖZBAKIR, 2010, s.7

[8] Yargıtay 12. HD. 16/01/2020 E.2019/13405 K.2020/28

  Yargıtay 12. HD. 21/01/2019  E.2018/5177  K.2019/625

  Yargıtay 12. HD. 14/01/2019  E.2018/10605  K.2019/75

[9] Yargıtay 12. HD. 16/01/2020   E.2019/13405  K.2020/286

  Yargıtay 12. HD. 21/01/2019  E.2018/5177  K.2019/625

  Yargıtay 12. HD. 03/12/2018  E.2018/9102  K.2018/12604

[10] Yargıtay 12. HD. 24/10/2018  E.2018/4574  K.2018/10497

[11] Yargıtay 12. HD.  03/12/2018  E.2018/9102  K.2018/12604

[12] POSTACIOĞLU, İlhan E. / ATALAY, Sümer, İCRA HUKUKU ESASLARI, 5.Basım, Vedat

    Kitapçılık, İstanbul, 2010, s.444

[13] AKİL, 2011, s.783

[14] YALÇIN, Mehmet, İCRA VE İFLAS HUKUNDA MESKEN HACZİ,  Yüksek Lisans Tezi,

    İstanbul, İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009, s.33

[15] KURU, 2013, s.514

[16] POSTACIOĞLU / ATALAY, 2010, s.446

[17] KURU, 2013, s.515

[18] AKİL, 2011, s.783

[19] POSTACIOĞLU / ATALAY, 2010, s.449

[20] AKİL, 2011, s.786

[21] KURU, 2013, s.516

[22] ARSLAN, Ramazan / YILMAZ, Ejder / TAŞPINAR AYVAZ, Sema, vd. , İCRA ve İFLÂS

    HUKUKU, 5.Basım, Yetkin Basımevi, Ankara, 2019, s.282

    AKİL, 2011, s.790

[23] ARSLAN / YILMAZ / TAŞPINAR AYVAZ vd. , 2019, s.282

[24] ÖNDER ÖZBAKIR, 2010, s.49

[25] Yargıtay 12. HD. 25/04/2006  E.2006/5829  K.2006/8852

[26] ARSLAN / YILMAZ / TAŞPINAR AYVAZ vd. , 2019, s.278

[27] POSTACIOĞLU / ATALAY, 2010, s.448

[28] KURU, 2013, s.515

[29] ÜSTÜNDAĞ, Saim, İCRA HUKUKUNUN ESASLARI, 8.Basım, Yazarın Kendi Yayını, İstanbul,

    2004, s.188

[30] POSTACIOĞLU / ATALAY, 2010, s.415

[31] bkz. s.4

[32] ARSLAN / YILMAZ / TAŞPINAR AYVAZ vd. , 2019, s.281

[33] KURU, 2013, s.517

    ARSLAN / YILMAZ / TAŞPINAR AYVAZ vd. , 2019, s.277

[34] Yargıtay 12. HD. 29/11/2004 20558 / 24061

    Yargıtay 12.HD. 22/11/2013 26167 / 1744 ; Kararlar için bkz. KURU, 2013, s.517

[35] KURU, 2013, s.517

    ARSLAN / YILMAZ / TAŞPINAR AYVAZ vd. , 2019, s.277

[36] KURU, 2013, s.517

    POSTACIOĞLU / ATALAY, 2010, s.416

    ÜSTÜNDAĞ, 2004, s.189

[37] Yargıtay 12. HD. 20/05/2003 8421 / 11468 ; Karar için bkz. ÖNDER ÖZBAKIR, 2010, s.74

    Yargıtay 12. HD. 09/07/2012 6760 / 23993 ; Karar için bkz. KURU, 2013, s.518

[38] Yargıtay 12. HD. 01/04/2019  E.2018/6496  K.2019/5116

    Yargıtay 12. HD. 17/04/2018  E.2016/30358  K.2018/3242

    Yargıtay 12. HD. 30/11/2017  E.2016/22937  K.2017/14928

[39] Yargıtay 12. HD. 24/09/1979  7434 / 7177 ; Karar için bkz. AKİL, 2011, s.793

[40] KURU ve ÜSTÜNDAĞ’ın  bu yöndeki görüşü için bkz. AKİL, 2011, s.795

[41] KURU, 2013, s.517

[42] KURU, 2013, s.519

[43] ARSLAN / YILMAZ / TAŞPINAR AYVAZ vd. , 2019, s.278

[44] KURU, 2013, s.519


WhatsApp
Hemen Ara